Bu yazıda yeni evlenen kişilerin İsviçre iltica Kanunu’nun 51. maddesinde düzenlenen ve Aile Birleşimi kavramı ile ifade edilen Aile İltica’sından yararlanıp yararlanamayacağı ele alınacaktır.
İsviçre’ye iltica talebinde bulunan kişilerin başvuruları ve bunların neticeleri, temel anlamda 1998 tarihli İsviçre İltica Kanunu’nda düzenlenmektedir. Mülteci statüsünün tanıdığı hukuki korumadan yararlanma, sadece iltica talebinde bulunan kişiyi değil aynı zamanda onun aile üyelerini de ilgilendiren bir durumdur. Eş dahil aile üyelerinin iltica korumasından yararlanması iltica kanununun 51. maddesinde şu şekilde yer almaktadır:
“Art. 51 Familienasyl
1 Ehegatten von Flüchtlingen und ihre minderjährigen Kinder werden als Flüchtlinge anerkannt und erhalten Asyl, wenn keine besonderen Umstände dagegen sprechen.
1bis Hat das SEM während des Asylverfahrens Anhaltspunkte dafür, dass ein Ungültigkeitsgrund nach Artikel 105 Ziffer 5 oder 6 des Zivilgesetzbuchs (ZGB) vorliegt, so meldet es dies der nach Artikel 106 ZGB zuständigen Behörde. Das Verfahren wird bis zur Entscheidung dieser Behörde sistiert. Erhebt die Behörde Klage, so wird das Verfahren bis zum Vorliegen des rechtskräftigen Urteils sistiert.
2 …
3 In der Schweiz geborene Kinder von Flüchtlingen werden auch als Flüchtlinge anerkannt, sofern keine besonderen Umstände dagegen sprechen.
4 Wurden die anspruchsberechtigten Personen nach Absatz 1 durch die Flucht getrennt und befinden sie sich im Ausland, so ist ihre Einreise auf Gesuch hin zu bewilligen.”
Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca, mültecilerin eşleri ve reşit olmayan çocukları mülteci olarak kabul edilir ve özel durumlar yoksa onlara da sığınma hakkı verilir. Aynı maddenin son fıkrasına göre ise mültecinin, ilticası dolayısı ile aile birliğinin bozulması ve aile üyelerinin İsviçre dışında bir ülkede olması durumunda bu kişilere de ülkeye giriş izni verilir. Aile birleşimi olarak da adlandırılan bu düzenlemeden yararlanmak için şu şartlar aranmaktadır:
1. Aile birleşimi talebinde bulunan kişi İsviçre’de mülteci statüsünde olmalıdır.
2. Aile birleşimi talebi mültecinin eş veya reşit olmayan çocukları için yapılmalıdır.
3. Aile birliği mültecinin ilticası nedenleri ile dağılmış olmalıdır.
4. Talebin yapıldığı sırada aile üyeleri İsviçre dışında bir ülkede bulunmalıdır.
5. Usulüne uygun şekilde aile birleşimi talebinde bulunulmalıdır.
Talep üzerine İltica Kurumu, talebin belirtilen şartları taşıyıp taşımaması göre kararını verir. Talebin kabul edilmesi halinde mültecinin aile bireylerinin İsviçre’ye girebilmeleri için gerekli belgeler düzenlenir ve aile üyelerinin bulunduğu ülkedeki İsviçre Konsolosluğu’na gönderilir. Bu belge ile aile üyeleri ayrıca bir izin veya vizeye gerek duymaksızın İsviçre’ye seyahat edebilirler. Talebin reddedilmesi halinde mültecinin bu karara karşı 30 gün içerisinde dava açma hakkı bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere kanunda düzenlenen ailenin ilticası veya aile birleşimi olarak ifade ettiğimiz madde hükmü, sadece mevcut olan aile birliğini yeniden sağlamayı düzenlemektedir. Gerçekten de düzenlemenin ilk yorumundan bu hükümden sadece mevcut aile birlikteliği üyelerinin yararlanacağı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifade ile iltica statüsünün tanınmasından sonra gerçekleştirilen aile birliğinin ve bunun üyelerinin bu maddeye göre aile birleşimi talebinin konusu yapılması mümkün değildir. Aslında burada kanuni bir boşluk bulunmaktadır. Çünkü iltica kanunu sadece mevcut olan aile birliği için aile birleşimini öngörmektedir. Halbuki kanunun amacı, mültecinin dağılmış olan aile birliğini yeniden kurmasına yardımcı olmaktır. Bu açıdan bakıldığında kanunun amacına uygun olarak uygulanması bakımından aile birliğinin daha önceden var olması ile sonradan kurulması arasında bir fark olmaması gerekir.
Uygulamada ise İltica Kurumu, iltica talebinin kabulünden sonra kurulan aile birliği için yapılan başvuruyu reddetmiştir. Konunun yargıya taşınması üzerine Federal İdare Mahkemesi önüne gelen davada, mültecinin iltica talebinin kabulünden sonra evlenmesi ile gerçekleşen aile birliğinin bu madde hükmünden yararlanması gerektiğine karar vermiştir[1]. Federal İdare Mahkemesi söz konusu kararında özetle şu hususları vurgulamıştır:
“Zusammenfassend ergibt sich, dass – besondere Umstände vorbehalten – die sich in der Schweiz aufhaltenden anspruchsberechtigten Angehörigen des Flüchtlings gestützt auf Art. 51 Abs. 1 AsylG auch dann als Flüchtlinge anerkannt werden und Asyl erhalten, wenn vor deren Einreise in die Schweiz keine Familiengemeinschaft bestanden hat, die durch die Flucht des Flüchtlings getrennt worden ist. Die ratio legis gebietet mit anderen Worten, den Status der Familie des Flüchtlings einheitlich zu regeln, ungeachtet dessen, ob die Familiengemeinschaft vorbestanden hat oder erst in der Schweiz begründet wurde. Ehegatten von Flüchtlingen sind deshalb als Flüchtlinge anzuerkennen und es ist ihnen Asyl zu gewähren, auch wenn die Ehe erst in der Schweiz geschlossen wurde, und auch in der Schweiz geborene Kinder von Flüchtlingen sind als Flüchtlinge anzuerkennen (Art. 51 Abs. 3 AsylG).
Özetlemek gerekirse, özel koşullar saklı olmak üzere, İsviçreye girdiklerinde aile ilişkisi olmasa bile ve kaçışla dağılan aile birliği olmasa bile İsviçre’de ikamet eden mültecinin yakınları 51. maddeye dayanarak mülteci olarak tanınırlar ve iltica hakkı elde ederler. Başka bir deyişle, lafzi yorumdan şu anlaşılır ki, daha önceden aile birliğinin olup olmadığına veya İsviçrede kurulup kurulmadığına bakılmaksızın mültecinin aile birliği durumu düzenlenlenir. Bu nedenle evlilik ilk defa İsviçre’de yapılmış olsa bile mültecilerin eşlerine mülteci olarak sığınma hakkı tanınır ve İsviçre’de doğan mültecilerin çocukları da mülteci olarak tanınır. (Madde 51 para. 3 AsylG).”
Böylece kanunda var olan bir boşluk mahkeme yargı kararı ile doldurulmuştur. Aslında Federal İdare Mahkemesi kanunun amacına daha uygun uygulanmasını sağlayan bir karara imza atmıştır. Nitekim İltica Kanunu’nun bu madde düzenlemesinden güttüğü amaç da mültecinin dağılmış olan aile birliğinin yeniden kurulmasına yardımcı olmaktır. Bu aile birliğinin önceden var olması veya sonradan kurulmuş olmasının bir önemi olmamalıdır. Sonuç olarak iltica hakkının tanınmasından sonra gerçekleştirilen aile birliği ve üyeleri de iltica kanununun 51. maddesinde düzenlenen aile ilticası veya aile birleşimi düzenlemesinden yararlanabilecektir.
Av. Dr. Salih Önder salihonder@gmail.com
[1]Abteilung IV i.S. C. gegen Staatssekretariat für Migration D–3175/2016 vom 17. August 2017
https://jurispub.admin.ch/publiws/download?decisionId=0db7a3bd-4109-4e90-b768-bc3615c96a4b